Sıkça Sorulan Sorular
Fakültelerin gerekli bölümlerin ruh sağlığı ve ruhsal hastalıklar konusunda uzmanlık eğitimi almış doktordur. Psikiyatri (ruh hekimliği) tıpta uzmanlık dallarından birisidir. Bu uzmanlık dalının konusunu ruh sağlığı ve ruhsal bozukluklar oluşturmaktadır. Psikiyatri uzmanının alanı, ruhsal bozukluklarda tanı, tedavi ve önlenmesi ve ruh sağlığının gelişmesidir. Hastanın ruhsal sağlığı yanında, tıbbın diğer alanlarında çalışan meslektaşları gibi hastasının bedensel durumunu da dikkate alır.
Psikiyatrist ve psikolog birbirinden ayrıdırlar. Psikiyatristler tıp fakültesi sonrası uzmanlık alanı olarak psikiyatriyi seçenler tıp doktorlarından oluşmaktayken, psikologlar sosyal bilimlerden tercihini psikoloji eğitimi üzerine yapanlardır. Psikiyatri biliminin temel ilgi alanı ruhsal bozuklukların tanı, tedavisi ve önlenmesiyken, psikoloji ağırlıklı olarak normal insan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışlarla ilişkili psikolojik, sosyal ve biyolojik süreçleri inceleyen bir alandır. Bu iki meslek grubunun temel farklılıkları olmasından ziyade birbirlerini tamamlayıcı ortak ilgi alanları olduğu bir gerçektir.
Ülkemizde insanlar ruhsal sorunlarla uğraşanların tanımlamasını yaparken psikolog ya da psikiyatristi aynı anlamda kullanırlar. Psikiyatrist ve psikolog farklı durumlardan gelmekte ve eğitimleri farklı özellikler taşır. Psikiyatri, ruh sağlığı ve hastalıkları üzerine dikkat çeken genel tıbbın bir bölümüdür. Psikolojiyse insan ve hayvanların normal ve anormal davranışları üzerine odaklanmış bir bilim dalıdır. Başka bir deyişle, konu normal gelişim ise psikoloji, eğer anormal davranışlar ise psikiyatri alanına girmektedir.
Psikiyatri biliminin sadece ağır ruhsal hastalıklarla ilgilendiği düşüncesi geçerli bir düşünce tarzı değildir. Bu anlayış çok geride kalmış ve geçerliliğini yitirmiş bir düşüncedir. Günümüz sınıflandırma sistemlerinde çok sayıda ruhsal bozukluk yer almaktadır ve bunların çok büyük bölümü ağır ruhsal bozukluklar dışında kalan bozukluklardan oluşmaktadır. Örneğin korkular, mutsuzluk, çekingenlik, örneğin nedeni bulunamamış ağrılar gibi birçok yakınma psikiyatri alanında değerlendirilen bozuklukların belirtileri olabilir. Başka bir deyişle kişinin çocukluktan gelen ağır tranvalar yaşaması sonucu oluşan duygu durum bozukluğudur.
Psikiyatrik bozukluklarda birçok bedensel sendrom ortaya çıkmaktadır. Nefes darlığı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı, yorgunluk, eklem ağrıları, baş ağrısı, terleme, titreme, ellerin buz gibi olması, bayılma, felç derecesine kadar ulaşabilen kas güçsüzlüğü psikiyatrik bozukluklarda görülen bedensel belirtilere örnek olarak verilirken bu belirtileri gösteren hastalar doktorlara başvurduklarında, bu belirtileri oluşturma olasılığı taşıyan bedensel hastalıklar mutlaka araştırılır. Gerekirse tetkikler yaptırılır. Yeteri kadar incelemeye karşın bedensel bir hastalıkla açıklanamayan belirtilerin psikiyatrik bir bozukluktan kaynaklanıyor olma olasılığı yüksektir. Bu belirtilerin ortaya çıkması için üzücü bir neden bulunması şarttı yoktur ve bu gibi durumlar sadece birikimden meydana gelir. Bu durumlarda psikiyatriste başvurmaktan kaçınılmamalı. Ayrıca unutulmamalıdır ki psikiyatrist bir tıp doktorudur.
Ruhsal bozuklukların kesin nedenleri henüz tam olarak anlaşılamamışken, eskilerde daha çok psikolojik nedenler ön plandayken, inceleme tekniklerindeki gelişmelere paralel olarak artık psikiyatrik bozuklukların biyolojik sebepleri konusunda daha çok bilgi birikimi bulunur. Güncel bilimsel veriler psikiyatrik bozuklukların temelinde biyolojik etkenlerin önemli rol oynadığına işaret eder.
Psikiyatrik bozuklukların toplumda çok sık olmasına rağmen, psikiyatrik başvuru ve tedavi konusunda gerçekçi bir toplum bilinci oluştuğu söylenmez. Genel tıpta psikiyatri bilimine yeterli önem verildiğini söylemek de zordur. Gerek bilgisizlik gerekse başka nedenlerle hastaların psikiyatriste başvurmaktan kaçması, belirtilerin başlaması ile uygun tedavilerin başlaması arasında yıllar geçmesine neden olur. Bu gecikmenin birçok olumsuz sonucu bulunur. Hastaların gereksiz tetkik ve tedavilerle karşı karşıya kalma olasılığı artarken, maliyet yükselir ve en önemlisi hasta kendi kendisine çözüm yolları arar.
Bazı psikiyatrik bozukluklarda ağır davranış ve düşünce bozuklukları görülürken bu bozukluklar herkes tarafından kolayca fark edilir. Çünkü çalışma, aile yaşamı, kendine bakım gibi işlevselliğin önemli alanlarında büyük psikoz bozulmalar görülür. Şizofreni, zekâ gerilikleri, ağır depresyon bu hastalıklara örnek olarak verilebilir.
Genellikle çocukluktan beri var olan belirtiler kişilik yapısıyla ilişkilidir. Kişilik yapısıyla ilişkili olsa bile, uygun tedavilerle birçok belirtinin düzeltilmesi mümkün olur Kişilik yapısının ürünü gibi görünen birçok özelliğin, çocuklukta başlamış, düzelme olasılığı bulunan bir ruhsal bozukluk olma olasılığı da vardır. Bu nedenle yaşam kalitesini etkileyen her türlü sorun ya da belirti de profesyonel yardım almakta yarar vardır.
Hamilelik durumunda normal olarak hiçbir psikiyatrik ilaç kullanılmaz. Fakat ruhsal bozukluğun şiddetine göre, kar-zarar değerlendirilmesi yapılarak, düşük riskli ilaçların kullanılması da mümkündür. Genellikle hamileliğin ilk 3 ayı riskin en yüksek olduğu dönem olduğu için düşük dozlu ilaçlar kullanılabilir. Ancak, “hamilelikte hastalanırsam, ne yaparım?” düşüncesiyle çocuk sahibi olmaktan kaçınmak doğru değildir hatta bazen çocuk sahibi olmaya çalışmak sizin ruh sağlığınızı iyi anlamda etkileyebilir.
Aslında hastalıkların ruhsal ve bedensel olarak ayrılması sadece eğitimle ilişkili bir konudur. Birçok ruhsal bozukluğun biyolojik nedeni, birçok bedensel hastalığın da ruhsal tarafları vardır. Başka bir deyişle beden ve ruh yakın bir etkileşim içerisindedir. Kalp krizi, kanser, böbrek yetmezliği gibi birçok hastalıkta depresyon, kaygı bozuklukları gibi ruhsal bozuklukların görülme riski yüksektir.
Kural olarak, hamilelikte psikiyatrik ilaçların kullanılması sakıncalıdır ancak ilaçların bebeğe zarar verme olasılığı bulunmakla birlikte, zarar verme olasılığının %100 olduğu da söylenmez. İlaç kullanırken hamile kalınırsa, derhal doktor ile iletişim kurulmalı ve kullanılan ilacın tipine ve hastalığın şiddetine göre bir karar verilmelidir. Yaşamsal öneme sahip bir psikiyatrik sorun yok ise, doğum arzulanıyor ve hekime başvuru gecikecekse kullanılan ilaç hemen kesilmelidir.
Psikiyatride kullanılan ilaçların ne kadar süre kullanılacağı hastadan hastaya ve hastalıktan hastalığa değişir. En doğru süreyi ancak doktorunuz belirler.
Ağrı bedensel hastalıklarda en sık ortaya çıkan belirtilerden biridir. Birçok psikiyatrik bozuklukta da ağrı belirtisi ortaya çıkabilir. Bedensel bir hastalığa bağlı ağrı durumunda psikolojik tedavilerin işe yaradığı söylenemez. Bunun tersi olarak psikiyatrik bir bozukluktan kaynaklanan bir ağrı durumunda tıbbi tedaviler işe yaramayabilir. Birçok tetki ve tedaviye rağmen ağrılar bedensel bir hastalıkla açıklanamıyor ve düzelmiyorsa, mutlaka psikolojik destek alınmalıdır.
Ağrı gibi, mide-bağırsak sistemi ile ilişkili belirtiler de psikiyatrik bozukluklarda sıkça görülür. Bulantı, kusma, ishal, sindirim güçlükleri, yanma hissi, şişkinlik, yutma güçlüğü psikiyatrik bozukluklarda sık ortaya çıkan mide-bağırsak sistemi belirtileridir. Mide-bağırsak sistemi yakınmalarıyla tedaviye başvuran hastaların yaklaşık yarısında psikolojik bozukluk görülür.
Bunama ileri yaşlarda ortaya çıkan ve temel belirtisi unutkanlıktır. Genellikle 65 yaş sonrası ortaya çıkar ve yaş ilerledikçe bunama olasılığı arta bilir. Her unutkanlık bunama belirtisi olmaz. Unutkanlık durumlarında bunama korkusu toplumda çok yaygındır. Bunama dışında birçok tedavi edilebilir ve tanı konulabilir. Psikiyatrik bozuklukta da unutkanlık ortaya çıkar.
En sık görülen psikiyatrik bozukluklar şöyle özetlenebilir.
Depresyon: Temel belirtileri zevk alamama ve elemli duygu durum olan ve bu belirtilere uyku düzensizliği, yorgunluk, benlik saygısında düşme, intihar düşünceleri, unutkanlık gibi belirtilerin eşlik ettiği bir rahatsız olma durumudur
Özgül fobi: Kapalı alan, böcek, fırtına, tünel, karanlık gibi çok sayıda nesne ve durumdan aşırı ve yersiz bir şekilde aşırı korku duyma halidir.
Sosyal fobi: Bir hata yaparım korkusuyla toplumsal etkinliklerden aşırı kaygı duyma ve kaçınma durumudur.
Yaygın kaygı bozukluğu: Günlük olaylarla ilgili aşırı telaş ve kaygı duyma temel belirtisidir. Ağrılar, çabuk sinirlenme, yorgunluk, unutkanlık, huzursuzluk genellikle sık görülen diğer belirtileridir.
Panik bozukluğu: Nedensiz yoğun korku atakları ve ataklar arasında yeni ataklar geleceğine ilişkin aşırı bir endişe yaşama ile belirgin bir bozukluktur.
Psikiyatrik ilaçlar yaklaşık 50-60 yıldır iyileşme sürecinde kullanılır. Kullanılan ilaç sayısı giderek artmaktadır ve ülkemizde psikiyatrik tedavi için dünyada kullanılan ilaçların çok bir büyük bir bölümüne ulaşmak mümkündür.
Psikiyatrik ilaçlarla ilişkili ön yargılar nedeniyle bitkisel ilaçlara yönelim eğilimi bulunmaktadır. Bitkisel kökenli ilaçlarla ilişkili çok sayıda bilimsel araştırma yapılmaktadır. Bu tedavilerin etkili olduğuna yönelik veriler de bulunmaktadır. Ancak, bitkisel ilaçlarla ilişkili bilimsel verilerin ve deneyimlerin, güncel psikiyatrik ilaçlarda olduğu kadar güçlü olduğunu söylemek mümkün değildir. Bitkisel ilaçların yan etkisinin olmadığı doğru değil ve ayrıca bu tedavilerin kullanılacak ilaçlarla etkileşime girerek istenmedik sonuçlara yol açma olasılığı bulunur. Bu nedenle, bitkisel bir ilaç kullanılıyor ise, doktorunuza bilgivermelisiniz.
Toplumda çok yaygın olmasına karşın, psikiyatri hastalarının çoğu ya psikiyatrik tedaviden kaçınmakta ya da psikiyatri dışı bölümlere başvurmayı tercih etmektedir. Başvurulan bölümlerde de, bedensel belirtiler dile getirildiği ve ruhsal belirtilerden söz edilmediği için doğru tanı koyma olasılığı düşük olmaktadır. Bu durum ne yazık ki birçok olumsuzluklara yol açar.